Deniz Özcan yazdı..
2012 yazı... Erdek, Çuğra mevkinde... Öyle bir koy düşünün ki deniz çarşaf, yıldızlar birer spot, hafif rüzgar
ise oksijenin ciğerlerinize dolmasını sağlayan bir makine gibi. Bu koyda yer
alan salaş bir sahil restoranında bira eşliğinde güneşi batırdıktan sonra
akşam yemeği faslına geçilmiş. Güneşin yerine gelen parlak bir ay ve mehtabı
eşliğinde, denizin dibinde kumun üstüne kurulmuş bir yaz akşamı sofrası; öznesi
ise dostlarla paylaşılan rakı ...
Böyle bir keyif sofrasında,
dostlardan bir tanesi hoşuma gideceğini düşündüğü bir parçayı dinletiyor.
Elindeki cihazın kısıtlı hoparlöründen ilk olarak trompet sesi kulağıma
ulaşınca melodi olmasa da müzik yabancı gelmiyor. Büyük bir keyifle Gevende
dinleyen ve takip eden biri olarak o an kulağıma gelenler, arkadaşımın bende
büyük bir etki yaratacağını düşündüğü parçayı, zihnimde sıradan (olası) bir
parça haline getiriyor.
Sakin süren parça bitmeye yakın
büyük bir patlama edasıyla yükselirken merakımı arttırmaya yetiyor. O an, daha
sonra uygun bir ses sistemi ile müziği tekrar dinlemeyi kafaya koyuyorum. Parça
bittikten sonra ne dinlediğimizin cevabı şöyle geliyor; İbrahim Maalouf, Beirut ... İlk
Maalouf tanışıklığım da böylece gerçekleşmiş oldu.
Başka bir gün sessiz bir ortamda,
iyi bir ses sistemi ile yeniden kulağıma gelen melodiler adeta damarlarıma
nüfus ediyor. Sakin ve hüzünlü bir etki ile devam ederken bütün o durgunluğu
aniden dağıtan yüksek ve coşkulu melodiler sizi neye uğradığınızı şaşırtan
cinsten. Ve ardından sanki hiç bir şey olmamış gibi ilk melodilerin verdiği
hüzün ile son bularak sizi allak bullak eden bir parça.
Böyle bir deneyimden sonra İbrahim
Maalouf’un müziğine ilgi duymamak imkansız hale geliyor. İstanbul’da yaşamanın
getirdiği kültürel faaliyetlere erişebilirliğin kolaylığı sayesinde Maalouf ile
tanışmak çok da uzun zaman almıyor. İlk olarak 2012’nin Ekim ayında, Akbank Jazz Festivali kapsamında Garaj İstanbul’da bu müziği birebir
yaşama fırsatı buldum. Büyük bir keyifle sonlanan konser bir sonraki Maalouf
buluşmasına olan isteği heyecanla beraber canlı tuttu. 20-21 Mayıs geceleri Babylon’da
gerçekleşen konserler bu heyecanlı bekleyişin uzun süreli olmamasını sağladı.
22 Mayıs doğum günüm olduğundan, 21’ini tercih ederek aynı zamanda Maalouf’un
müziği ile yeni yaşımı kutlamak istedim.
Konser süresince bir de sürpriz
vardı. Çeşitli noktalardaki kameramanlarla DVD kaydı yapıldı. İbrahim Maalouf
ekibiyle beraber müziğini yine çok keyifli bir şekilde sergiledi. Trompette
caz da vardı Arap nağmeleri de... Lübnan asıllı olması müziğinde Arap nağmelerini kaçınılmaz kılıyor. Bu sentezi de
son derece başarıyla gerçekleştiriyor. Maloouf aynı zamanda çok da kaliteli bir
ekibe sahip. Elektro gitar, bas gitar, klavye, üflemeli çalgılar ve davul eşlik
etmekte. Konser süresince her birinin de sololarını dinleyebilmek mümkün.
Özellikle davulda Xavier Rogé
yaptığı solo ile dinleyenleri kendine hayran bıraktı.
Herkesin büyük bir merakla
beklediği ise Beirut idi. Çünkü o
parça az önce de tarif ettiğim gibi damarlara nüfus ediyordu. Ve beklenen an
geldiğinde herkesin heyecanı biraz daha arttı. İbrahim Maalouf parçaya girmeden
önce Beirut’un hikayesinden bahsetti. Nasıl bestelediğini anladıktan sonra
parçanın etkisi kat ve kat artıyor. 1993 yılında henüz 13 yaşında iken
kulağındaki kulaklıkla Beirut sokaklarını gezen Maalouf, savaşın harap ettiği
binaları, yaşamları görüyor. Hissettiği duyguların melodilere dökülmüş hali;
Beirut... Bence parçayı farklı kılan da
hikayesini dinledikten sonra kulağınıza gelenler, savaşların getirdiği hüznü
sonuna kadar vurgularken yıkıcılığını sert bir sesle anlatıyor. Ama sonundaki
naif bitiş ile tekrar yaraları sarma refleksindeki yorgun duyguları yansıtıyor.
Konser bitiminde bir de harman dalı çalan İbrahim Maalouf,
izleyenleri mest ederek herkesi tatmin eden bir konser gerçekleştirdi. O akşam
bütün müzik ziyafetinin tek olumsuz yönü ise mekanın kalabalıkla yarışamayan
havalandırması idi.
Son söz olarak; İbrahim Maalouf ile tanışmamış olanlar bir kurcalayın. Pişman olmazsınız...
Son söz olarak; İbrahim Maalouf ile tanışmamış olanlar bir kurcalayın. Pişman olmazsınız...
Deniz Özcan