Sana altı adımda uçmayı vaat etsem? Tam 80 metre yüksekten!
Ve altı adımda ayaklarının yere basmasını, güvenle?
İlk adımda 30 santim yükseleceksin, ikincide 60… Yerden
zıplama yüksekliğindeyiz henüz. Bir sonraki adımda 1 metre yukarda olacağız, 2 metre…
Hala sakiniz. Son iki adıma dikkat! 60 metre! 80 metre! Nasıl olabilir bu?
Yalnızca, bir uçurumun “buradan düşersen
ölürsün noktasında” durmakla. Belki
bir alternatif daha vardır? Tam da o noktada, bir camdan terasın üzerinde
durmakla, mesela?
Arizona, Büyük Kanyon’da “U” şekliyle, tam bir psikolojik sınav yaşatan cam terası
duyanınız olmuştur. ”Grand CanyonSkywalk” İlk adımı attıktan sonra geri dönemezsin. Yükseklik korkun yok
belki. İnanırım. Yine de bacaklarının titremeye başlayacak. Terasın sallanmasına
ve titremene rağmen o yolu bitirmek zorundasın! Hiç tanımadığın bir insanın
elinden medet umup ya da sevdiğin bir kişinin koluna yapışıp o yolu
bitireceksin. Ve bu her şeye değecek!
Güzel haber! Bunun için Arizona’ya kadar zahmet etmemize
gerek kalmamış. 6 saatlik bir otobüs yolculuğuyla Safranbolu’ya gidiyorsun önce. Hiç araştırma yapmamış bile olsan
“gezilecek nereler var?” soruna herkes ağız birliğiyle yanıt veriyor. “Bulak
Mağarası ve İncekaya Sukemeri. Sukemerinin oraya bir de Kristal Teras açtılar ki! Kesin git kesin!”
Taksicinin rehberliğiyle geze geze gidiyorsun. Kristal
Teras’a kadar sınırsız rehberlik hizmeti veren taksici, burada biraz
duraksıyor. Onu girişte bırakıp jeton alıyorsun ve gerilimi arttırmak için
olduğuna inandığım labirent gibi yollar ve merdivenlerden inip turnikeyi
geçiyorsun.
Kayaya oturan koyu renk camlar da, ilk adımlarda yüksekliğin
ürkütücü olmaması da psikolojik olarak hazırlamaya yetmiyor. Toplam altı adımda
80 metre yüksekten aşağıya bakarken buluyorsun kendini. Camların arkasından
şehri seyretmek ya da Boğaz Köprüsü’nün sallanması gibi hiç değil! Şantiye tepelerinde neler yaptığını düşünüp utanabilirsin buradaki halinden. Bi cesaret
(taşıyıcılara basarak!) kenara kadar gidip orda kalabilirsin de benim gibi.
Alışmak zaman alıyor. Hiç yemediğin bir yemeğin tadına alışmak gibi, yalnız
daha aceleci. Çünkü çekici! Uçmanın bütün çekiciliği, o cam terasın üstündeyken
sarıyor vücudunu. Koşmak istiyorsun, kollarını açıp bağırmak. Alışık değilsin,
tedirginliği atamıyorsun üstünden. Ta ki bir teyze gelip, “Burada kaldım
dönmeme yardım eder misin?” diyene kadar. Sonra en azından kenarda hızlı hızlı
yürüyebilecek kadar atıyorsun tedirginliğini. Tek yapman gereken hareket etmek.
Bir başka teyze soruyor “Güvenli mi o durduğun yer?”. Cevap
belli. Statik olarak güvenli ama
psikolojik olarak değil. Çelikler membaından, Karabükten! Kayanın içine
gömülen çeliklerin üzerine 150 ton da çimento dökülüp desteklenmiş. Üzerinde
yürünen camlara gelince, onlar da kırılmaz camdan üç kat, özel olarak
üretilmiş. Altı ayda bir de gelip kontrolü yapılıyormuş, düzenli olarak. Tabi
doğaya zarar verilmiş mi, vistayı bozmuş mu tartışmalarına da gidilir buradan. Gelin
görün ki bunları bilmek, düşünmek orada hiç bi işe yaramıyor. Bahsettiğim
tamamen kullanıcı üzerinde oluşan mekânsal etki.
Neyse ki, beş dakika gibi bir sürede gerginliğin çoğunu
üstümden atarak, poz vermeyi ve fotoğraf çekebilmeyi akıl ettim. Daha da iyisi,
ayrılmadan önce aşağıya sarkmış espri yapıyordum. Bu da açık havada ve o
yükseklikte bulunmanın bir yan etkisi olabilir. Diyeceğim o ki, adrenalin
seviyorsanız, gidin görün fırsat bulunca. Arizona’ya gitmeyi düşünmüyorsanız
başka yerde yaşayamayacağınız bir deneyim olduğu konusunda ısrarcıyım. Giriş için
jeton 3liraya alabilirsiniz. Jetonu aldığınız noktada bir de cafe var. Takılmak
için pek içime sinmemiş de olsa, ayılana gazoz, bayılana da limon
bulabileceğiniz bir yer. Yolunuz düşerse kulağımı çınlatın. İyi deneyimlemeler.
=)
Çisil
yükeklik korkum vardı, geçti :))
YanıtlaSilpek çok yükseklik korkusu olanın, korkusunu bırakıp döndüğü yermiş burası =)
YanıtlaSil